BURANA - Türkoloji Araştırmaları Dergisi
https://buranadergisi.com/index.php/pub
<p>BURANA - Türkoloji Araştırmaları Dergisi (ISSN: 2980-2873), 2022'de kurulmuş ve 2023'te yayın hayatına başlamış bilimsel, uluslararası, hakemli, elektronik bir dergidir.</p> <p><strong>Amaç <br /></strong>BURANA - Türkoloji Araştırmaları Dergisi, Türk dünyasının dil, tarih, edebiyat ve kültür alanlarında nitelikli, özgün, bilimsel ve etik kurallara uygun yayınlar yapmayı, açık erişim politikası ile bilim dünyasına katkı sunmayı amaçlamaktadır. Bu anlamda hem ulusal hem de uluslararası alanda hazırlanmış Türk toplulukları hakkındaki akademik çalışmalar kabul edilmektedir.</p> <p><strong>Kapsam<br /></strong>BURANA - Türkoloji Araştırmaları Dergisi, farklı Türk topluluklarının Türkoloji alanındaki nitelikli, bilimsel çalışmalarını yayımlamayı amaçlamakla birlikte sosyal bilimlerin diğer alanlarıyla da yakın ilişki içerisindedir. Dergi, Türkoloji ile bağlantılı olan sosyal bilimlerin diğer alanlarındaki <em>Araştırma, Derleme, Çeviri, Kitap Tanıtımı, Olgu Sunumu</em> gibi makalelere yer vermektedir.</p> <p><strong>Yayın Tarihleri<br /></strong>2023 yılından itibaren 30 Haziran ve 30 Aralık’ta yayım yapacak olan derginin Haziran sayısı için makale son kabul tarihi 1 Mayıs, Aralık sayısı için makale son kabul tarihi 1 Kasım’dır. </p> <p><strong>Yayın Dilleri<br /></strong>BURANA - Türkoloji Araştırmaları Dergisi; Türkoloji ile ilgili ilmî çalışmaları Türkiye Türkçesi başta olmak üzere diğer Türk lehçeleri (Özbek Türkçesi, Kazak Türkçesi, Kırgız Türkçesi, Türkmen Türkçesi, Azerbaycan Türkçesi); İngilizce ve Rusça kabul etmektedir.</p> <p><strong>Konu Kategorisi</strong><br />Sosyal Bilimler: Kültür<br />Beşeri Bilimler: Dil, Edebiyat, Tarih <br /><strong>Anahtar Kelimeler</strong><br />Dil, Edebiyat, Kültür, Tarih</p> <p> </p>tr-TRBURANA - Türkoloji Araştırmaları Dergisi2980-2873Kıpçak Grubu Türk Lehçelerindeki Hâl Eklerinin Zarf İşlevinde Kullanılması
https://buranadergisi.com/index.php/pub/article/view/23
<p>Ekler, cümle içinde kelimeler arasında geçici anlam ilişkileri kuran, yeni bir kelime türetmek üzere kök ve gövdelerin sonuna gelen ses veya seslerden oluşan ögedir. Ekler görevleri bakımından çekim ekleri ve yapım ekleri olmak üzere ikiye ayrılır. Çekim ekleri, isim ve fiillerin üzerine gelerek bağlı oldukları kelime gruplarına göre, kelimeler arasında hâl, iyelik, çokluk, kip, zaman, şahıs, sayı vb. ilişkiler kuran eklerdir. Çekim eklerinden olan hâl ekleri de kullanılan en işlek eklerdendir. Dilde hemen hemen her kelime grubunda veya cümlede yer alarak kelime grubunda kendisinden başka bir kelimeyi; cümlede ise yüklemi çeşitli yönlerden tamamlayan hâl ekleri geniş bir kullanım alanına sahiptir. Bunlardan biri de hâl eklerinin Türkçenin eski ve yeni bütün lehçelerinde hem kalıplaşarak hem de kalıplaşmadan zarfların bünyesinde bulunmalarıdır.</p> <p>Zarflar; fiillerin, sıfatların, sıfat fiillerin ve görev bakımından zarf niteliğindeki kelimelerin anlamlarını zaman, miktar, niteleme, yer ve yön gibi çeşitli bakımlardan etkileyerek daha belirgin duruma getiren veya sınırlayan kelime grubudur. Zarflar, aslında çekimsiz unsurlardır, fakat bünyelerinde kalıplaşmış olarak hâl eklerini bulundurabilirler. Bu nedenle çalışmada tarama modeli kullanılarak ve örneklem olarak da çağdaş Türk yazı dillerinden Kuzeybatı / Kıpçak grubu Türk lehçeleri seçilerek zarflar ile kalıplaşmış şekilde kullanılan hâl ekleri tespit edilmiştir. Yapılan tespitler zarfların türleri ve hâl eklerinin türleri bakımından tablolaştırılarak eğilim ve sık kullanım açısından değerlendirmelerde bulunulmuştur.</p>Mehmet ÖzerenSemanur Ari
Telif Hakkı (c) 2024 BURANA - Türkoloji Araştırmaları Dergisi
https://creativecommons.org/licenses/by/4.0
2024-12-302024-12-302211012110.5281/ zenodo.14567839Adilşahlar ve Safevi Hanedanlıklarının 16. Yüzyıldaki İlişkileri
https://buranadergisi.com/index.php/pub/article/view/31
<p>Bu makale, 16. yüzyılda Safevi ve Adilşahlar hanedanlıkları arasındaki diplomatik, kültürel ve askerî ilişkileri incelemektedir. Safevilerin Şii İslam’ı benimsemesiyle birlikte, Adilşahlar Devleti de bu dinî etkilerden faydalanarak Safevi İran ile güçlü bir bağ kurmuştur. Adilşahlar Devleti’nin, dinî temelli bir devlet olmasa da Safeviler ile kurduğu bu ilişki, sadece dinî değil, aynı zamanda siyasi, ticari ve kültürel bağlar üzerinden de güçlenmiştir. Makalede, diplomatik elçilikler, askerî ittifaklar ve İran’dan Dekken Yarımadası’na yapılan göçlerin etkileri ele alınarak iki devlet arasındaki ilişkiyi pekiştiren faktörler tartışılmaktadır. Adilşahlar Devleti’nin iç siyasi çekişmelerine rağmen Safevi-Adilşahlar ilişkileri, 17. yüzyılın sonlarına kadar devam etmiştir. Adilşahlar Devleti’nin yıkılmasından sonra da İran’dan yapılan göçler ve kültürel etkileşimlerle bu ilişkinin etkileri, bilimsel, kültürel ve mimari alanda günümüze kadar hissedilmektedir. Safevi-Adilşahlar ilişkileri, bölgede ticaret, din ve politika üzerindeki etkisiyle önemli bir rol oynamış ve Hindistan altkıtasının tarihini şekillendiren ana faktörlerden biri olmuştur. Makalemizde bu ilişkilerin derinine inilecek ve bu ilişkilerin gelişmesini sağlayan faktörler derinlemesine irdelenecektir. Hindistan’da o dönem birçok farklı devlet bulunmasına ve bu devletlerin bir kısmının İran ile ticari ilişkilere sahip olmasına rağmen, İran ile ilişkiler konusunda neden Dekken’de bulunan Adilşahlar Devleti ön plana çıkmıştır? Adilşahlar Devleti ve İran’daki Safevi Şahlığı arasında ne gibi benzerlikler ve politikalarında ne tür örtüşmeler mevcuttur? Makalemizde bu soruların yanıtları aranacaktır.</p>Tuna Kaan Taştan
Telif Hakkı (c) 2024 BURANA - Türkoloji Araştırmaları Dergisi
https://creativecommons.org/licenses/by/4.0
2024-12-302024-12-302212213010.5281/ zenodo.14567841İran, Maveraünnehr ve Kuzey Hindistan Bölgelerinde Safevîler Dönemi Farsça Edebiyatında Hac Seyahatnameleri
https://buranadergisi.com/index.php/pub/article/view/32
<p>Safevî dönemi (907-1148/1501-1732) edebiyatında <em>Sefernâme</em> adıyla anılan seyahatname yazım türü manzum ve mensur şekilleriyle edebiyatı geliştirmiştir. Bu eserlerin içinde hac yolculuklarına dair ilgili yapıtların ilk dönemlerde daha çok manzum olarak kaleme alındıkları görülmüştür. Bu seyahatnamelerin bazıları müstakil eserlerken, bazılar yazarın eserinin içinde bir bölüm olarak günümüze ulaşmıştır. Bu eserlerin büyük çoğunluğu İslam dünyasının çeşitli bölgelerinde yaşayan Müslümanların Hicaz’a seyahat etmesini teşvik eder bir hedefle kaleme alınmış, ayrıca bu ibadete dair özlem duygusunu yükselten eserler olması için üretilmiştir. Diğer taraftan eserler haccın işlenişine örneklik teşkil etmesi için rehber eserler olarak tasarlanmıştır. Yapıtların bazılarında İslam dünyasının bu müstesna bölgesine dair coğrafi ve tarihi bilgiler verilmiş, Harameyn’e giden yollar tanıtılmıştır. Eser sahiplerinin genel amacı ise seyahat tecrübelerini aktarmak ve güzergâhta karşılaşılabilecek tehlikelere karşı hacı adaylarını uyarmak olmuştur. Büyük Horasan denilen İran, Türkistan ve Hârzem bölgelerini kapsayan geniş coğrafyada yaşayan, Farsça konuşan-yazan Müslümanlar bu alanda yazdıkları eserlere genellikle <em>Tuhfetü’l-Harameyn, Sefernâme-i Mekke, Hacnâme, Sefernâme-i Hac </em>gibi adlar vermişlerdir. Türk, Hint ve Fars kökenli Sünnî ve Şiî mezhepli şahıslar tarafından kaleme alınan bu eserler incelendiğinde bunların farklı coğrafyalarda yazılan benzer edebî ürünler olduğu görülmektedir. Öte yandan bu eserlerin tamamının İran ve Hint havzasında üretilen hac edebiyatının Anadolu’da Türkçe olarak üretilen menâzil ve menâsik geleneğinin bir devamı olduğu anlaşılmaktadır.</p>Esra Doğan Turay
Telif Hakkı (c) 2024 BURANA - Türkoloji Araştırmaları Dergisi
https://creativecommons.org/licenses/by/4.0
2024-12-302024-12-302213114410.5281/zenodo.14567833Упоминание о кыргызах в произведении Мухаммеда Хайдара «Тарих-и Рашиди»
https://buranadergisi.com/index.php/pub/article/view/35
<p>«Тарих-и Рашиди» является важнейшим историческим источником по всеобщей истории Средней Азии, отражающим события XV-XVI веков. Его автор, Мухаммад Хайдар, был не только историком, но и политическим деятелем, что придает труду особую достоверность и значимость. В данной работе собраны интересные сведения о кыргызах, казахах, узбеках и других народах региона, а также описаны политические события, этнические процессы и социальная жизнь тюрко-монгольских племен.</p> <p>В данной статье рассматриваются переводы труда «Тарих-и Рашиди» и его использование при изучении истории Кыргызстана и кыргызского народа. “Тарих-и Рашиди” является особенно важным для исследования политической и этнической истории кыргызов. Оно содержит богатую информацию о регионах проживания, этническом составе и традициях народов Центральной Азии. В тексте подчеркивается взаимодействие кыргызов с другими тюркскими и монгольскими племенами, что помогает лучше понять этническую структуру региона и историю межэтнических связей. Эпитет «лесные львы Моголистана», примененный автором в отношении кыргызов, подчеркивает их храбрость и воинственность. Также в тексте упоминаются важные исторические события, в которых участвовали кыргызы, что делает произведение ценным источником для изучения их роли в политических процессах Средней Азии.</p> <p>«Тарих-и Рашиди» дает возможность проследить пути миграции и формирования племен Моголистана, выявить их политическое положение и социальные отношения. В данной статье показана важность труда Мухаммеда Хайдара по изучению истории Центральной Азии, в том числе кыргызов. Это произведение служит важным источником для изучения этнической истории кыргызов и их связей с народами тюркского и монгольского происхождения. В статье подчеркивается, что труд Мухаммеда Хайдара до сих пор вызывает интерес ученых и исследователей благодаря глубине и разнообразию представленных в нем сведений.</p>Bayzak Mamataliyev
Telif Hakkı (c) 2024 BURANA - Türkoloji Araştırmaları Dergisi
https://creativecommons.org/licenses/by/4.0
2024-12-302024-12-302214515210.5281/ zenodo.14567845Cengiz Aytmatov’un Yüz Yüze Eserinin İnsan Onuru Açısından Felsefi Bir İncelemesi
https://buranadergisi.com/index.php/pub/article/view/37
<p class="Standard" style="margin-bottom: 0cm; text-align: justify; line-height: normal;"><span style="font-size: 10.0pt; font-family: 'Times New Roman',serif;">Felsefe ve edebiyat iki farklı alandır. Aynı zamanda yazınsal söylem içerisinde birbirini etkileyen ve birbirine katkı sunan disiplinlerdir. Bu etki, anlatıları hem felsefi hem de edebî yönden incelemeye olanak sağlar. Çalışmada Çağdaş Kırgız Edebiyatının temsilcilerinden Cengiz Aytmatov’un <em>Yüz Yüze</em> eserinin tematik düzleminde yer alan “insan onuru” kavramının felsefi temsil değeri açığa çıkarılmıştır.</span> <span style="font-size: 10.0pt; font-family: 'Times New Roman',serif;">İnsan onuru aynı zamanda insanın değerini oluşturan en önemli unsurdur. Çalışmada Kant ve İoanna Kuçuradi gibi çeşitli filozofların insan onuruna ilişkin düşüncelerine yer verilerek insan onurunun tanımı yapılmaya çalışılmıştır. Onur kavramının kendisi ile karıştırılan bazı kavramlardan farkının ne olduğu sorgulanarak onurun ne olmadığı da ortaya konulmuştur. Dolayısıyla felsefi bir sorgulama ile ele aldığımız insan onuru kavramından elde edilen</span> <span style="font-size: 10.0pt; font-family: 'Times New Roman',serif;">sonuca göre insanın hem insan onuruna uygun hem de insan onurunu koruyacak biçimde eylemesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Bu veriler ışığında <em>Yüz Yüze</em> eseri incelenmiş olup eserdeki Seyde karakterinin felsefi anlamda tam olarak insan onurunu koruma örneği sergilediği sonucuna varılmıştır. <em>Seyde’nin askerlere kocası İsmail’in yerini bildirmesi</em> eylemi hem insan onurunu koruyan hem de ahlaki değere sahip bir eylem olarak değerlendirilmiştir. Bu çalışma batılı kaynaklarda vurgulanan insan onurunu koruma örneklerine Kırgız Edebiyatından da örnekler verilebileceğini göstermiştir. Bu incelemeyle felsefi sorgulama ve düşünme biçimiyle Kırgız Edebiyatında ahlak, değer ve insan onuru gibi kavramların nasıl işlendiğine dair bir katkı sunulması amaçlanmıştır.</span></p>Gökçe Sarı
Telif Hakkı (c) 2024 BURANA - Türkoloji Araştırmaları Dergisi
https://creativecommons.org/licenses/by/4.0
2024-12-302024-12-302215316210.5281/ zenodo.14567847Kül Savurarak Beddua Etme İnanışı: Ardahan Örneği
https://buranadergisi.com/index.php/pub/article/view/38
<p>Türk kültürü üzerine yapılan araştırmalarda <em>kül</em> maddesi ayrıntılı bir şekilde incelenmemiş, genellikle ateş ve ocak kültü ile ilgili inanışlarla bağdaştırılmıştır. Türk toplumlarında kül etrafında oluşturulan inanç yumağı ele alınarak incelendiğinde külün ateş gibi arındırıcı, iyileştirici, temizleyici ve Tanrıya ulaşması istenilen dua ve bedduaların iletilmesinde araç olarak kullanıldığı görülmüş bu nedenle de günümüze kadar ateşin bir kalıntısı olarak ele alınmıştır. Birçok kültürel ögeyi bünyesinde barındıran kül; deyimler, dualar, beddualar, destan, masal gibi sözlü kültür ürünlerinin yardımıyla dilimize yansımıştır. Türk toplumlarında küle karşı “geç saate dışarı kül dökmeyin”, “küle basmayın”, “külü dağıtmayın”, “küle su dökmeyin” gibi tabular bulunmaktadır. Çalışmada, Ardahan’ın sözlü kültürü olan beddua (kargış) türündeki <em>kül</em> ele alınarak kültürel boyutta incelenmeye çalışılmıştır. Tanrıya ulaşmak için <em>canı yanan</em> veya <em>çok çaresiz kalan</em> kişilerin <em>külü kıbleye dönerek gökyüzüne savurması</em> ve sonrasında <em>içten edilen beddua</em>, yörede beddua etmek ve bedduaya maruz kalınmaktan en çok korkulan beddua olarak görülmektedir. Çaresiz kalan ve canı çok yanan kişilerin Tanrıyla bir an önce iletişime geçmek ve canının yandığını göstermek için külü seçmesi, yeryüzünden gönderdiği bedduanın hemen karşılık göreceğine inanılması yöre halkını korkutmuştur. Günümüzde yöre halkı tarafından kolay kolay başvurulmayan bu beddua etme şeklinden daha önce yaşanan olumsuz sonuçlardan dolayı çekinilmektedir. Bedduanın gökyüzüne doğru yapılması Gök Tanrı inancının devamı olarak görülebilir. Bedduanın kıbleye dönerek edilmesi ise uygulamanın İslamiyet’in etkisinde tekrar şekillendiğini göstermektedir. Yörede eskiden özellikle babalar tarafından erkek çocuklarına, çocuk sahibi olmaması için yapılıyor olması külün soy ile ilişkilendirildiği anlamına gelmektedir. Genellikle baba tarafından evini terk eden çocuklara karşı bu bedduanın yapıldığı görülmektedir.</p>Elvan Saltaş Korkmaz
Telif Hakkı (c) 2024 BURANA - Türkoloji Araştırmaları Dergisi
https://creativecommons.org/licenses/by/4.0
2024-12-302024-12-302216317210.5281/ zenodo.1456784918.Numaralı Sivas Şer’iyye Siciline Göre Sivas’ta Aile Hayatı (1885-1886 Yıllar)
https://buranadergisi.com/index.php/pub/article/view/39
<p>Aile, toplum içerisindeki bireylerin oluşturduğu en küçük sosyal birimdir ve tarihi süreçler içerisinde sürekli değişim ve gelişim göstermiştir. Aile kurumu değerlerin, gelenek ve göreneklerin nesilden nesile aktarılmasını sağlayarak, sosyal yaşamı düzenlemiştir. Ailelerin oluşmasında bölgesel faktörlerin etkisi büyüktür. Aile yapıları her toplumun dinî değerleri, gelenek ve görenekleri içerisinde şekillenmiştir. İslam hukukunu temel alan Osmanlı Devleti, aile kurumuna büyük önem vermiştir. Osmanlı toplum yapısı içerisinde de tek tip aile yoktur. Osmanlı aile yapıları, ailelerin yaşadığı coğrafyaya, mahallelere hatta köylere göre farklılıklar göstermiştir. Aile kurmak için atılan en önemli adım olan nikâhdır. Osmanlı Devleti nikâhların kadılar huzurunda kayıt altına alınmasına dikkat etmiştir. Kadıların verdiği kararların kayıt altına alınması şehir tarihine dair mahalli bilgileri kapsaması açısından değerlidir. Biz de bu çalışmamızda son Dönem Osmanlı Devleti’nin aile yapısını incelemeye çalıştık. Çalışmamızın, ana kaynağını 1885/1886 yıllarını kapsayan 18 Numaralı Sivas Şer’iyye Sicilindeki (1-44 sayfalar) belgeler oluşturmaktadır. Çalışmanın amacı belgelerde yer alan hüccetleri tasnif ederek, Osmanlı toplumunun aile yapısını anlamaktır. Çalışmamızın merkezi, tarihsel süreçte birçok medeniyetin ve devletin yerleşim yerlerinden biri olan Sivas şehri olmuştur. Ailenin temel öğeleri, mahalle, ev, yaşanılan mekânlar, evlenme, boşanma, çocuk sayısı, mihr, nafaka, vasi tayinleri gibi birçok konu başlıklar altında incelenerek genel bir değerlendirme yapılmıştır. Sonuç olarak incelenen dönemde, Sivas ailesi örneğinden Osmanlı aile yapısı ortaya konulabilmiştir.</p>Mevlude AktaşBuket Çelik
Telif Hakkı (c) 2024 BURANA - Türkoloji Araştırmaları Dergisi
https://creativecommons.org/licenses/by/4.0
2024-12-302024-12-302217318410.5281/ zenodo.14567851Gürcistan’dan Azerbaycan’a Ağız Sözlüğü (Borçalı, Gazah, Akstafa, Tovuz, Gedebey, Şemkir, Gence)
https://buranadergisi.com/index.php/pub/article/view/29
<p>Kitap Tanıtımı</p>Seyfeddin Rzasoy
Telif Hakkı (c) 2024 BURANA - Türkoloji Araştırmaları Dergisi
https://creativecommons.org/licenses/by/4.0
2024-12-302024-12-302218518710.5281/ zenodo.14567856Türkiye Türkçesi Azerbaycan Türkçesi Farklı Sözcükler
https://buranadergisi.com/index.php/pub/article/view/33
<p>Kitap Tanıtımı</p>Sibel Erhan
Telif Hakkı (c) 2024 BURANA - Türkoloji Araştırmaları Dergisi
https://creativecommons.org/licenses/by/4.0
2024-12-302024-12-302218818910.5281/ zenodo.14567859